ŞERİAT CEZALARININ İNFAZI

PARA CEZALARININ İNFAZI
Para cezaları, mahkumiyet hükmünün kesinleşmesi ile mahkumun zimmetinde borç haline gelir. Para cezalarının ceza olma vasfı, onun aynı zamanda alacaklısı devlet olan ve kamu hukuku kurallarından kaynaklanan bir borç olma özelliğini değiştirmediği için, ödenmemesi durumunda hapse veya başka yaptırımlara çevrilebilmesinde görülür.


Para cezalarının infazı, iradi ödeme olmadığı takdirde, hükmedilen ceza tutarının mahkumdan zorla tahsil edilmesidir.

Para cezasına mahkum olan kişinin ödeme gücü olduğu halde iradi ödeme yapmaması, işlediği suçtan başka topluma karşı ikinci bir haksızlık olur. Yine ödeme gücü olmayan birinin para cezasını hapse çevirmek de sırf onu fakirliği dolayısıyla özgürlüğünden yoksun etmek anlamı taşır ki bu durum fakir-zengin eşitsizliğini gündeme getirir.

Hz. Peygamberin uygulamasında infaz:

Hz. Peygamber bir kadın hakkında verdiği recm cezasının infazını Üneys'e Maiz'in recm edilmesini de bir topluluğa havale etmiştir. Yine bir hırsızın elinin kesilmesine hükmetmiş, infazla başkalarını görevlendirmiştir. Hz. Peygamber döneminde Hz. Ömer hakimlik, Hz. Ali ve Muhammed b. Mesleme cezaların infazı görevini yürütmüştür.

Fıkıh kitapları:

Hukuk kaynaklarına göre tazir cezalarının infazı adli mercilerce, (infaz hakimi veya onun görevlendireceği kişilerce) yapılır. Uygulamada şurta görevlilerinin diğer görevleri yanında infaz işinde istihdam edildiklerini de görüyoruz.

Bu bilgiler ışığında, İslâm hukukunda infazın, mahkumiyet kararı veren kişilerden bağımsız, aynı otoriteyi temsil etseler bile infaz işinde uzmanlaşmış kişilerce yapıldığını söylemek mümkündür.

Osmanlı uygulamasında infaz:

Osmanlıda kadı şeriat ve kanunlara göre hüküm verir, infazı ehl-i örf denen ve daha çok idari mekanizma içinde yer alan görevliler yapardı. Kısas hükmü verilmiş ise katil idam olunurdu, görevlilerin cerime alması yasaktı. Fail affolunmuş ise maktulün varisleri diyet alırlar, o zaman cerime alınabilirdi. Cerimenin yarısını tımar sahibi, yarısını da defterde kime yazılmış ise (subaşı, sancakbeyi veya beylerbeyi) o alırdı. Gece suç işlerken asesler tarafından yakalanmış ve para cezasına çarptırılmış suçlulardan hükmedilen para cezasının onda biri oranında aseslerin de para cezası almaları, ancak gündüz yakalananlardan ek bir cezanın alınmamamı hükme bağlanmıştır.  İştirak halinde suç işleyen faillerin para cezalarını birbirine müteselsil sorumlu olarak ödemeleri gerekirdi.

İnfaz şekilleri:

1-İradi Ödeme: Para cezasına mahkum olan veya üçüncü bir kişinin ödemesi ile ceza infaz edilmiş olur. Taksitle ödeme de mümkündür.

2-Cebri İcra: İcra-İflâs Kanunu hükümlerine göre suçlunun malvarlığının haczedilip paraya çevirme yoluyla para cezalarının tahsil edilmesidir. Para cezası, borç vb. yükümlülüklerini yerine getirmeyen kişiden bu miktarlar mümkünse zorla alınır, değilse yükümlü olan kişi hapsedilir. Bazı hukukçulara göre suçlunun tazyik veya hapsen tazyik yerine mallarının haczi tercih edilmelidir.

Osmanlı Kanunnamelerinde para cezalarının ödenmemesi halinde ne yapılacağı hususu yer almasa da uygulamada zimmet suçu sebebiyle failin ödemesi gerekli para cezası mevcut mallarının satılması suretiyle tahsil olunmuştur. “...hapsedilip üzerlerinde ne kadar mal-ı miri varsa esbap ve emlaklerini bey’ ettirip kifayet etmezse kefillerinden cem ettirip...” “mümaileyhin maaşından ceste ceste tediye etmek üzere sandıktan 14.766,5 kuruş alıp borca vermiş olduğu ikrarıyla sabit olarak mutasarrıf olduğu hane ve emval-i sairesinin füruhtuyla zimmetinin istifasını dahi ifade eylediğinden ve meblâğ-ı mezkurun hükumet-i mahalliye marifetiyle tahsili derdest bulunduğundan hakkında lazım gelen mücazat-ı kanuniyenin tahdid ve icrası...” 12 Cumadelula 1285 / 22 Ağustos 1284.”

3-Zorlama hapsi (hapis ile tazyik): Para cezasını ödemeyen mahkumun ödemeye zorlamak maksadıyla ödeyinceye kadar hapsedilmesidir.

İslâm hukukunda muaccel borçlar için hapis (ile tazyik) bazı hukukçular tarafından meşru olarak kabul edilir. Para cezaları da hükmün kesinleşmesiyle mahkumun zimmetinde bir borç haline gelir. Alacaklısı devlet olan bu borç için de ödemeyi temin maksadıyla hapsetmek mümkündür. Hapsin süresi borcun ödenmesi veya mahpusun mal beyanında bulunmasına kadar devam eder, ödeme gücü olmadığı tespit edilenler tahliye edilir.

Bu sebeple onu mahkum olduğu para cezası miktarıyla orantılı bir süre hapsetmek ve ödemesi halinde tahliye etmek adalet gereğidir. Bazıları hapsin 1-6 ay arasında değişen süreler olduğunu ileri sürmüştür. İbn Macişûn’a göre: Borç miktarı az ise, hapis süresi 15 gün, normal ise 2 ay, fahiş ise 4 aydır.İbn Kayyım’a göre borçlunun ve para cezasını ödemeyenin hapsinde önceden belirlenmiş bir süre yoktur, süre hakimin takdirine bırakılmıştır. İbn Kasım İmam Malikten rivayet eder; insanların malını yiyip de elinde mal yani ödeme gücü olmadığını iddia edenin hapsedilmesinde bir süre sınırı yoktur. Borçlarını ödeyinceye veya gerçekten ödeme gücünün olmadığı tespit edilinceye kadar hapsedilir. Ödeme gücü olmadığı belirlenenler salıverilir.

Zannı galibe göre tazyike dayanamayıp mal beyanında bulununcaya veya ödeme yapıncaya kadar devam eder. Süre borçlunun veya suçlunun durumu ile borç veya ceza miktarına göre ayarlanır. Bazen miktar az bile olsa ödememekte direnen borçlu uzun süre de hapsedilebilir. Çünkü borç az da olsa temerrüt kendi başına hapsi gerektiren bir haksızlıktır. Hapis borcun değil temerrüdün karşılığıdır.

Osmanlıda 1840 tarihli CK, Dokuzuncu Fasıl, m.1’e göre: “...vergisini vakti zamanıyla vermesi fariza-i zimmet olmakla bu hususta muhalefet vukuunda ahz ve habs ile icbar oluna.” Burada tipik olarak hapsen tazyik söz konusudur. Çünkü ödeme halinde mahpus derhal tahliye edilecektir. 1858 CK, m.11’e göre ise; “cezayı nakdi ve istirdad-ı emval-i mesruka ve tazminat ve güzeşte (işlemiş faiz) ve masarif-i saireye dair tanzim olunan ilamat-ı kanuniye mahkumun imtinaı takdirinde hapis ve tazyik ile tenfiz olunur.” Aynı Kanunun 37. maddesine göre; bir suçluya hem hapis, hem de para cezası verilmiş ve ödeme gücü olmadığı için para cezasını ödeyememişse hükmedilen hapsin yarısı kadar süre ilave olunur, yalnız para cezasına mahkum olmuş ve ödeyememişse cezanın miktarına göre 24 saatten 3 aya kadar hapse konulur.

4-Ödenmeyen para cezasının hapse çevrilmesi ve çevrilen hapsin hukuki niteliği

a)Hapse çevrilmesi: Para cezalarının ceza olma özelliği, ödenmemesi durumunda hapse veya başka ceza ve tedbirlere çevrilebilmesinde görülür. Ödeme gücü olduğu halde iradi ödeme yapmayan; mallarını gizleyerek haczedilip tahsilini engelleyen mahkumun bu hareketi ikinci bir haksızlıktır. Bu sebeple onu mahkum olduğu para cezası miktarıyla orantılı bir süre hapsetmek; ödeme halinde ise tahliye etmek adalet gereğidir. Ödeme gücü olduğu halde ödemeyen mütecavizdir, para cezası az olsa bile hapse çevrilebilir.

Para cezasını ödememesi sebebiyle hapsedilecek kişi mahkumdur. Onun ölümü cezayı düşüreceği için mirasçıların hapsi düşünülemez. Cezayı ödeme gücü olmayan veya bu durumu sonradan anlaşılan kişilere, hapsin uygulanması zengin-fakir bakımından kanun önünde eşitlik kuralını zedeleyeceği için onlara başka tedbirler (para cezası yerine çalışma) vb. uygulanabilir.

Muaccel olmuş her borç gibi para cezalarının hapse çevrilmesi de İslâm hukukçuları arasında tartışmalıdır. Bir görüşe göre: Para cezasını ödemeyen mahkumun, mahkum olduğu para cezasına yetecek miktarda malı olduğu bilinmiyorsa tespiti bakımından (beyana zorlamak için) hapsedilmelidir. Malvarlığının mevcut olduğu bilinmesine rağmen mahkum onu kaçırmış veya gizlemişse, ödemeye veya haczedilip satılarak mahsup yapılıncaya kadar zorlamak amacıyla hapsedilebilir. Ödeme veya haciz yapılıp para cezası tahsil edildikten sonra hapsedilmiş olan mahkum salıverilir. Ödeme gücü olmayan borçlunun bu imkanı elde etmesine kadar beklenmesini emreden ayetin (Bakara, 2/280) para cezası mahkumuna uygulanması düşünülemez. Çünkü o sıradan bir borçlu değil, aynı zamanda suçlu konumundadır. Ancak para cezasına mahkum olan kişinin ödeme gücü yoksa bu cezası hapse çevrilebilir mi çevrilemez mi olduğu konusu tartışmalıdır.

İmam Malik’e göre; malvarlığı mevcutsa haczedilerek para cezası tahsil edilir, ödeme gücü olmayan salıverilir. Ödenmeyen para cezası sebebiyle uygulanan hapis, mahkuma acı çektirmek değil, ödemeye zorlamak içindir. Ödeme gücü olmayanı zorlamak ise anlamsızdır.

Para cezasını ödememe sebebiyle hapsedilecek kişi mahkumdur. Onun ölümü cezayı düşüreceği için ve cezaların şahsiliği ilkesi gereği mirasçıların hapsi düşünülemez.

Uygulamada para cezasının ödenmemesi halinde hapse çevrilmesi örneklerine rastlarız. Memluklerde rüşvet alan hakimlere müsadere ve para cezası verilir, ödememesi halinde hapis ve dayak cezasına başvurulurdu.

b)Para cezasından çevrilen hapsin hukuki niteliği: Ödenmeyen para cezasından çevrilen hapsin hukuki niteliği tartışmalıdır. Bir görüşe göre; bu hapis zorlama hapsi (hapsen tazyik) dir. Çünkü buradaki hapisten maksat, para cezası mahkumunu özgürlüğünden yoksun bırakmak değil, onu ödemeye zorlamaktır. Ödeme yapılır yapılmaz hapse son verilir ve mahkum salıverilir.

Bir görüşe göre de; hapis para cezasından çevrildiği için cezadır, ödeme durumunda mahkumun salıverilmesi hapsin tekrar para cezasına çevrilmesi anlamına gelir.

5-Kamu yararına çalıştırma: Kamu yararına çalıştırma kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar yerine hükmedilen bir seçenek veya ödenmeyen para cezalarının tahsil tarzı olarak kazancından bir kısmının ödenmesi gereken para cezasına mahsup edilmek üzere bir kamu kuruluşunda mahkumun çalıştırılmasından ibarettir.

Para cezalarının mahkumun çalıştırılması suretiyle tahsili konusunda İslâm hukukçularının farklı görüşleri vardır. Ebu Hanife, Malik, Şafii ve Taberi gibi alimler ödeme gücü olmayan mahkumun işçi olarak çalıştırılamayacağı ve ticaret yapmaya zorlanamayacağı görüşündedirler. Delil olarak; "Darlık içinde olan borçluya, genişlik zamanına kadar mühlet vermek gerekir.” (Bakara, 2/280) ayetini gösterirler. Yine Hz. Peygamberin mütemerrit borçlu hakkında yalnızca cezalandırılmasını beyan ettiğini, çalıştırılmasından söz etmediğini, Hz. Ömer’in hacze dair uygulamasında da böyle bir örnek bulunmadığını belirtilmişlerdir.

Hanbeliler, zanaat bilen bir mahkumun vasıfsız işçi olarak çalıştırılmayacağını söylerler, Zahirilere göre ise çalıştırılabilir.

Yukarıdaki tartışmalar ışığında örneğin bir öğretim üyesi veya avukatın trafik suçu sebebiyle mahkum olduğu para cezasını ödeyememesi halinde onu belediyede temizlik işçisi olarak çalıştırmak uygun olmasa bile, büro hizmetlerinde veya hukuk danışmanlığında istihdam etmek, işsiz ve parasız oturmasından mahkum açısından da daha iyi olur kanaatindeyiz.

Para cezasını ödeme gücü olmayan veya bu durumu hapsedilmesinden sonra anlaşılan kişilerin, hapsedilmesi zengin-fakir bakımından kanun önünde eşitlik kuralını zedeleyeceğinden hapse çevirme yerine kamu yararına çalıştırma tedbiri uygulanarak elde edeceği ücretten, para cezasını mahsup etmek hem İslâm hukukunun ruhuna, hem mahkumun, hem de devletin çıkarlarına daha uygundur.