İSLAMDA DİNDEN DÖNMENİN CEZASI


2. RİDDE (DİNDEN DÖNME) SUÇUNUN CEZASI

Tevrat ve İncil’e göre dinden dönenlerin öldürülmesi gerekir. Allah’ın Elçisi, henüz vahiy inmeyen hususlarda önceki şeriatlara uymakla emrolunduğu için, bir müddet dinden dönenlerin öldürülmesine hükmetmiştir. Kendisinden bu yönde rivayet edilen hadisler, bunun varlığını göstermektedir. Ancak daha sonra bu hüküm Kur’ân ile neshedilmiştir. Aslında gelenek farkında olmadan, recm konusunda olduğu gibi dinden dönenin öldürülmesi konusunda da önceki şeriatların hükmünü devam ettirmektedir. 


Birinci görüş ( mezheplerin  görüşü) :

Yüce Allah’ın “Dinde zorla­ma yoktur.” ifadesiyle ve yine yüce Allah’ın emin olan Peygamberi­ne; “O halde sen inanmaları için insanları zorlayacak mısın?”  ifa­desine ters düştüğü ilk akla gelse de gerçek öyle değildir . Çünkü: 
Yukarıda zikredilen her iki ayette de yasaklanan zorlama bir kimsenin İslam’a gir­mesi için yapılan zorlamadır. Hür ve özgür biçimde eğriliği doğruluktan ayı­rarak ve idrak ederek İslam’a giren kimsenin artık bundan sonra İslam’dan ayrılması mümkün değildir.

Dinden dönme suçunun cezası ölümdür. Dolayısıyla böylesi bir kimseye tevbe etmesi teklif edilir.İman eden, sonra da imanından dö­nen kimse öldürülür. Birçok fikih bilginine göre dininden dönen kadın tevbe edin­ceye kadar hapse atılır. 

Darakutni ve Beyhaqi Cabir'den şu hadisi rivayet etmektedirler: "Ümmü Mervan adındaki bir kadın İslâm'dan dönmüştü. Durum Rasulullah'a bildirildi.O da kadının tevbeye çağrılmasını, tevbe ederse serbest bırakılmasını aksi halde öldürülmesini emretti." şeklinde rivayetler de vardır.

Dinden dönmeyi adet haline getiren kimseler, İslam’a herhangi bir dünya menfâ­ati ve amacıyla girmiş olan kimselerdir. Mesela, karısı üstüne bir kadınla daha evlen­mek isteyen ya da karısını boşamak isteyen kimse örneğinde olduğu gibi. İslam’a herhangi bir amaçla giren kimseler bu amaçlarını yerine getirdikleri zaman eski din­lerine geri dönerler. 

Hanefilere göre, irtidâd eden ( dinden dönen )  kadın öldürülmez, fakat yeniden, İslâm'a dönünceye veya ölünceye kadar hapsedilir. İkinci kez tekrar dinden dönenin tövbesine bakılmaz öldürülür.(Bu konuda ikiden daha fazla şans veren görüşler de vardır)
Mürteddin öldürülmeden önce tevbeye çağrılması Hanefîlere göre müstehaptır. Çünkü bununla yeniden İslâm'a dönmesi umulur. Eğer tevbe etmezse, tevbe edeceği umulur veya kendisi süre istemiş olursa ona üç gün süre verilir. Ancak tevbe edeceği umulmaz veya süre istememiş olursa, derhal öldürülür.

Deliller: 

Öldürülme kanıtı ise Buharideki “dinden döneni öldürün” hadisidir."
Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim de Allah'ın elçisi olduğuma şahadet eden Müslüman bir kimsenin kanı(nın akıtılması) şu üç hal dışında helal değildir: Zina eden dul, (öldürdüğü bir) cana can ve cemaattan (İslâm'dan)ayrılarak dinini terk eden kimse." Buhari K. Diyat, 6370; Müslim K. Kasame, 3175; Tirmizi K. Diyat,1322; Ebu DavudK. Hudud, 4642; Ahmed b. Hanbel, 3438


Cezanın devlet tarafından uygulanabilmesi için şu şartlar gerekir:

1- İtikat : Kurandaki ayetlere karşı gelmek inkar etmek
2- Şüphe : Ayetlerle ilgili şüpheye düşmesi
3- Söz :  "İsa Allahın oğludur" vb.
4- Fiil  : "puta tapmak" ," haça tapmak" vb.



Mürtedin malları:

Bunun delili, Ebu Bekir 'in dinden dönenlere karşı yapmış olduğu uygulamalardır. Onları öldürdü, irtidatlarından dolayı mallarını ve kanlarını mubah saydı ve malları ganimet olarak alındı, sahabeler de bu uygulamayı uygun buldular, ses çıkartmadılar. Bu nedenledir ki bir bölge halkı İslâm'dan döner ve küfür hükümlerini uygularsa, Ebu Bekir'in yaptığı örnek alınarak mallarının ganimet sayılması, kendilerinin esir
alınmaları, kadınlarının ve çocuklarının tutsak edilmeleri ve imamın onlarla savaşması gerekir.

İkinci görüş :
 “Ey imân edenler! Sizden kim dininden dönerse, Allah onların yerine bir toplum getirir; o onları sever, onlar da onu severler. Müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı sert olurlar. Allah yolunda savaşa atılır, kınayanın kınamasından korkmazlar. İşte bu, Allah’ın vergisidir, onu dileyene verir. Allah’ın imkanları geniştir, her şeyi bilir..” (Mâide 5/54)

“İnandıktan sonra kâfir olan bir toplumu, Allah hiç yola getirir mi? Üstelik onlar o Elçi’nin doğru olduğuna şahit olmuşlar ve kendilerine açık belgeler de gelmiştir. Allah zalimler topluluğunu yola getirmez.”  (Ali imran - 86)

“Sizden kim dininden döner ve kâfir olarak ölürse, böylelerinin çalışmaları dünyada da ahirette de boşa çıkar. Onlar cehennem halkıdır. Orada sürekli kalacaklardır.” (Bakara 2/217)

“Söylemediklerine dair Allah’a yemin ediyorlar ama kendilerini kâfir yapan sözü gerçekten söylediler ve Müslüman olmalarından sonra kâfir oldular. Üstelik başaramayacakları bir işe giriştiler. O yanlış işin sebebi olsa olsa, Allah’ın ve Elçisinin onları cömertçe zenginleştirmesidir. Tevbe ederlerse kendileri için iyi olur. Ama eğer yüz çevirmeye devam ederlerse Allah onları hem dünyada hem de Ahirette acıklı bir azaba uğratacaktır. Yeryüzünde onlar için artık ne bir koruyucu ne de yardımcı bulunur.” (Tevbe 9/74)


Deliller:

Mukatil b. Süleyman’ın (ö. 150/767) bildirdiğine göre 12 kişi Müslüman iken kâfir olmuşlar, düşünceli bir şekilde Medine’den çıkmış, Mekke yolunu tutmuşlar ve Mekke kâfirlerine karışmışlardı. Sonra içlerinden Haris b. Süveyd pişman olup geri döndü ve kardeşi Cülâs’a haber gönderdi: “Ben tevbe ederek geri döndüm, Peygamberden öğren bakalım, tövbeye hakkım var mı, yoksa Şam’a giderim” dedi. Cülâs durumu Allah’ın Elçisi’ne bildirdi ama cevap alamadı. Sonra şu âyetler indi:(Tefsîru Mukatil b. Süleyman, Tahkik: Ahmed Ferîd, Beyrut 1424/2002, c. 1, s. 180-181.): “Onlar var ya, onların cezası; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lanetidir.Sürekli o lanet içinde kalırlar. Sıkıntıları hafifletilmez; onlara göz de açtırılmaz. Olup bitenden sonra tevbe edip durumunu düzeltmiş olanlar başka. Çünkü Allah çok bağışlar ve ikramı boldur.”(Al-i İmran 86-89) 



Münafikun Suresinde Abdullah b. Übeyy ve arkadaşlarının mürted olduğu açıkça ifade edilmektedir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: 
“Bunun sebebi şudur: Onlar inandılar, sonra kâfir oldular, bu yüzden kalplerinde yeni bir huy oluştu; artık onlar anlamazlar.Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki dayanmış keresteler gibidirler. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allah onları kahretsin! Nasıl olup da döndürülüyorlar?” (Münafikun 3-4)

Allah Teâlâ onların müminken kâfir olduklarını ama yine de mümin gözükmeye çalıştıklarını açıkça beyan ettikten sonra onlara karşı olan davranış biçimini şöyle bildirmektedir:“…Onlar düşmandır, onlardan sakın…”

Peygamberimiz bu emre uygun olarak davranmıştır.Resulullah’ın Abdullah b. Übey gibileri öldürtmemiştir. Allah öldürülmelerini emretseydi Peygamberimiz bu emri yerine getirmekten  çekinmezdi.70 civarında münafığın isminin Huzeyfe Bin Yeman’a söylenmiş  olduğunu biliyoruz.Yapılan şey onların cenazesine katılmamaktı.

Ayrıca Hz. Aişe’den nakledilen şu hadis dinden dönenin ancak karşı safa geçip savaşması halinde öldürüleceğine bir kanıttır:

"Şu üç özel durumun dışında Müslüman bir kimsenin öldürülmesi helal olmaz: Evlendikten sonra zina ettiği için recm edilen bir adam, kasten bir Müslümanı öldüren bir adam, İslâm'dan çıkarak Allah Azze ve Celle ile elçisine savaş açan kimse." Nesei Kasame, 6662