2. YOL KESME / SOYGUN / İSYAN IN (bağy) CEZASI
Kurana’a göre bu suçun
cezası öldürülmeleridir.
İslam şeriatında kesin
nasla sabit olan cezalann içinde en katısı yol kesme cezası olsa gerektir. Yol
kesme cürmü hırabe suçu olarak isimlendirilen suçtur. Kur’an ayeti bu konuda şu
hükmü getirmiştir;
Delil:
“Allah ve Resulüne savaşanların ve
yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan)
öldürülmeleri, yahut asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi
yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki cezasıdır.
Onlar için ahirette de büyük azab vardır. Ancak siz kendilerini yenip ele
geçirmeden önce tevbe edenler müstesna. Biliniz ki Allah çok bağlayıcı ve
esirgeyicidir.” ( MAİDE 33)
İslam’a göre bu suçun
cezası öldürülmeleridir. Ve yine vücutlarının başkalarını caydırmak ve
kendilerini de engellemek için asılarak öldürülmeleridir ya da ellerinin ve
ayaklarının çaprazlama kesilmesi şeklindedir.
Buna göre sağ eli kesilen
kimse bir dahaki sefere sol ayağı kesilecektir. Sürülme cezası ise bu kötü
fiillerini yapabilmek ve işleyebilmek için bir araya gelemeyecekleri yeryüzünün
bir uzak köşesinde oturmaya zorunlu kılınmaları ve gözetim altında
tutulmalarıyla ya da hapsedilmeleriyle sağlanır. Her iki fiil de yani uzak bir
yerde iskana tabi tutulmaları ya da hapsedilmeleri yeryüzünde sürgün edilmeleri
niteliğinde fiillerdir ve böyle yorumlanması mümkündür.
Başka alimler de derler
ki;
Yukarıda sıralanan
cezalardan her biri özel bir suça aittir. Yani, eğer yol kesiciler adam
öldürmüşlerse öldürülürler. Buna karşılık adam öldürmüşler ve hırsızlık
yapmışlarsa asılarak öldürülürler. Sadece hırsızlık yapmışlarsa elleri ve
ayaklan çaprazlama kesilir.(ibni Abbas)
Mal soymadan ve cân gaybı
yapmadan ele geçerlerse, dövülür ve tevbe hâli görülünceye veyâ ölünceye kadar
habs olunurlar.
Eğer mal soymuş ve
herbirine, sirkat nisâbı kadar düşmüş ise, had cezâsı olarak sağ eli ile sol
ayağı veyâ tersleri kesilir.
Eğer mal almayıp, insan
öldürdüler ise, had cezâsı olarak öldürülürler. Meyyitin velîsi afv edemez.
Çünki, had cezâsını kimse afv edemez. Afv etmek, Allahü teâlâya ısyân etmek
olur.
Belli bir grup kimse
toplanarak bir kimseyi katledecek olurlarsa onun katline iştirak eden bu grubun
tamamı kısasen katlonulur. Bunu İmam Hz. Ömer ifade etmiş, Yemen’de Sanâ’da bu
şekilde katledilen bir maktul hakkında bu cezayı aynen uygulamıştır. Bu konuda
Hz. Ömer aynen şöyle söylemiştir; “Eğer bu maktulü öldürmekte Sana halkının
tamamı biraraya gelip bu cinayeti izleselerdi onların tamamını kısasen
katlederdim.”
Not: Ayetin
nüzul sebebini oluşturan Ureyne kabilesi, İslâm’dan döndüler,çobanı öldürdüler
ve zekat develerini de sürüp götürdüler.Bunun üzerine Rasulullah hemen
peşlerinden adam gönderdi, onları yakalattı, ellerini ve ayaklarını kestirdi ve
gözlerini de oydurdu. Sonra da onları ölünceye kadar güneşe terk etti.Her ne
kadar Ureyne kabilesi yol kesip soygun yapmışsa da bence bunlara verilen ceza
yol kesip soygun yaptıkları için değil ayette belirtildiği gibi Allaha ve Resulunun
düzenine karşı çıktıkları içindir.Bu ayet özelde bu suçları kapsadığı gibi
genel de İslami otoriteye karşı içlenen silahlı ve şiddet içeren suçlar
kapsamında değerlendirilmesi kanaatimce daha doğrudur.
MÜSLÜMAN İKİ TARAF SAVAŞIYORSA
Ayet :
“Eğer mü’minlerden iki
taife çarpışacak olursa onların aralarını düzeltin. Şayet biri diğeri üzerine
saldırırsa;saldıranlarla Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar savaşın. Eğer
dönerlerse artık adaletle aralarını bulun ve adil davranın. Şüphesiz ki Allah
adil davrananları sever.” (Hucurat:9)
Hadis:
“Müslümanın Müslümana
sövmesi fasıklıktır, çarpışması ise küfürdür.” Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesei
ve Ahmed b. Hanbel
Müslüman iki taraf
savaşıyorsa kafirlerden yardım alması, kafire müslüman kanı akıttığı için uygun
değildir.
Not:
Müslümanlar devlete isyan ettiklerinde, önce uyarılır, sonra savaşılır. Savaştan önce uyarılmaları şarttır. Savaşta,bu kişiler müslüman olduğu için kaçan kovalanmaz, yaralı ve esirler öldürülmez, malları zapt edilmez. ( Ayaklananlar yenilir ve kaçarlarsa, sığındıklarında güç oluşturabilecekleri bir toplulukları varsa, takip edilip öldürülebilirler. Aksi halde kaçanlar takip edilip öldürülmezler. ) Çocukları esir edilmez. Zaruret bulunmadıkça, evleri, paraları, ürünleri tahrip edilmez. Zira bu savaşın amacı, yok etmek değil, yola getirmektir şeklinde görüş de vardır. İsyancılara karşı savaşmak bir meşru müdafaa hareketi olup amacı asileri itaate zorlamaktır. Şayet bu bir ceza olarak düşünülseydi, savaşta isyancıların yenilmesinden sonra yakalanan esirlerin cezasının da idam olması gerekirdi. Halbuki isyan bastırıldıktan sonra ölüm cezası verilemeyeceği, uygun bir ta'zir cezası verileceği hususunda Ebu Hanife dışındaki hukukçular görüş birliği içindedirler.
Not:
Müslümanlar devlete isyan ettiklerinde, önce uyarılır, sonra savaşılır. Savaştan önce uyarılmaları şarttır. Savaşta,bu kişiler müslüman olduğu için kaçan kovalanmaz, yaralı ve esirler öldürülmez, malları zapt edilmez. ( Ayaklananlar yenilir ve kaçarlarsa, sığındıklarında güç oluşturabilecekleri bir toplulukları varsa, takip edilip öldürülebilirler. Aksi halde kaçanlar takip edilip öldürülmezler. ) Çocukları esir edilmez. Zaruret bulunmadıkça, evleri, paraları, ürünleri tahrip edilmez. Zira bu savaşın amacı, yok etmek değil, yola getirmektir şeklinde görüş de vardır. İsyancılara karşı savaşmak bir meşru müdafaa hareketi olup amacı asileri itaate zorlamaktır. Şayet bu bir ceza olarak düşünülseydi, savaşta isyancıların yenilmesinden sonra yakalanan esirlerin cezasının da idam olması gerekirdi. Halbuki isyan bastırıldıktan sonra ölüm cezası verilemeyeceği, uygun bir ta'zir cezası verileceği hususunda Ebu Hanife dışındaki hukukçular görüş birliği içindedirler.